23 Eylül 2011 Cuma
SULTAN MELİK ŞAH (Erzincan-Kemah)
SULTAN MELİK ŞAH (Erzincan-Kemah)
Erzincan-Kemah'da, Kemah'ın girişinde,Fırat nehrinin kıyısında Sultan Melik türbesi vardır. Halk arasında ''Melik Sultan'' yada kulaktan dolma olarak ''Sultan Melek'' olarak da bilinir. Tarihe baktığımızda Sultan Melik'in Selçuklu hükümdarı Melik Şah olduğunu görüyoruz.Mübareğin cesedi az çürümüş.
Türbenin dikkat çeken bir özelliği tek bir inanç mensuplarınca ziyaret ediliyor olmayışı. Bölgedeki Alevilerin ve Sünnilerin ziyaret ettikleri ortak mekanlardan biri.
Bu türbede kurban kesen Aleviler ve Sünniler var.Ayrıca Aleviler türbenin üst tarafında dilek mumu yakmaktalar.Buda açıkça şirktir.
İLÇEMİZ İLİÇ
.:: İLÇEMİZ İLİÇ ::.
| |
İliç İlçesinin ne zaman ve kimler tarafından yerleşim merkezi olarak seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Malatya ve Elazığ yöresinden gelen Türk ailelerinin yerleşmesiyle 1302 yılında köy olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra Malatya ilinin Kemaliye ilçesine bağlı bucak merkezi durumundadır. 1286 yılında ilçe olarak teşekkül eden Kuruçay ilçesine, bucak olarak bağlanmıştır. İliç 15.06.1939 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla İliç Bucağı ilçe merkezine Kuruçay ilçesi de bucak merkezine dönüştürülmüştür. |
İlçe Merkezinin bulunduğu yer deniz yüzeyinden 1.100 metre yüksekliktedir.Köy yerleşim birimlerinin yüksekliği ise 800-2000 metre arasında farklılık gösterir.İlçenin bulunduğu yer engebeli bir yapıya sahip olup bunun dışında ilçe topraklarının büyük çoğunluğu dere, vadi ve yamaçlarda bulunan parçalar halinde ekilebilir alanlardır.İlçe ve çevresinde Doğu Anadolu’ya egemen kara iklimi yaşanır.İlçenin konumu;1941 yılında Ankara’da toplanan “Birinci Türk Coğrafya Kongresi” Doğu Anadolu Bölgesi’ni Van-Hakkari,Yukarı Murat,Erzurum-Kars ve Yukarı Fırat olmak üzere dört bölüme ayrılmıştır.İliç bunlardan Yukarı Fırat Bölümü’nde bulunan bir ilçemizdir. |
2000 Yılı ilçe merkez nüfusu 2418 köyler ile birlikte toplam nüfusu 7682 dir. İlçe merkez nüfusunda genel olarak 1980-1985 yılları arasında 5.40% 1985-1990 yılları arasında 45.64% artış, 1990 – 1997 yılları arasında 21.4 90%, 1997 – 2000 yılları arasında ise 2.2% azalma görülmektedir. Köylerde ise 1980-1985 yılları arasında 15.85 % azalma, 1985-1990 yıllarında 14.13% artış 1990 – 1997 yılları arasında % 46.86 azaldığı, 1997 – 2000 yılları arasında ise nüfusun 20.4 arttığı görülmektedir. |
İlçe ve köyleri ekonomik açıdan önemli bir varlığa sahip değildir.ancak ilçemiz Çöpler köyünde Amerikan - Türk şirketi 3 yıldan beri yapılan sondaj çalışmalarında bu bölgede yaklaşık 200 ile 220 ton altın madeni, uranyum bakır ve çeşitli maden rezervi olduğu tespit edilmiştir.Bu madenin işletmeye açılması durumunda ilçemizin çehresi değişecek, iş istihdamı oluşacak ve ilçe ekonomik olarak büyük atılım ve yatırım yeri durumuna gelecektir. İlçemizde tarım daha ziyade hayvancılığa bağlı kalınarak sürdürülmekte ve bu yöndeki tarım son yıllarda gelişme göstermektedir. |
İlçemizin Turizm Yönünden görülmeye değer doğal güzellikleri vardır.Yaz aylarında yayla turizmi ve Piknik ve Mesire yerleri oldukça fazladır.İliç sınırları içerisinden geçen Karasu nehrinde İlkbahar mevsiminde rafting yapılacak yerleri mevcuttur.İlçenin hemen hemen her köyünün bir yaylası vardır.Bu yaylalara daha önceki yıllarda çıkılarak orada obalar oluşturulurmuş.Şu anda ise nüfusun büyük bir bölümünün İstanbul ve Ankara illerinde olması sebebiyle bu obalara her köyün Dernek günü (Geleneksel Keşkek günü) düzenlenerek çeşitli eğlenceler yapılır. |
Son 10 yılda ilçe merkezinde yapılan konutlar genellikle standartlara uygun bir şekilde inşaa edilmiştir. Merkezde konut ve lojman yapımına azda olsa devam edilmektedir. Ancak merkezde büyük oranda konut ve lojman ihtiyacı vardır. İlçe merkezinde son yıllarda sosyal amaçlı kullanılmak üzere küçük çaplı bazı tesisler yapılmıştır.İlkbahar ve yaz aylarında ilçe merkezinde ve köylerinde nüfus çoğalmasına bağlı olarak biraz hareketlilik görülmekte fakat bu hareketlilik 5 - aydan fazla sürmemektedir. Bu durum bölge insanının büyük kentlerde yaşamalarından kaynaklanmaktadır. |
KURUÇAY İLKOKULU
İLİÇ İLÇESİNİN TARİHİ-1
İLİÇ İLÇESİNİN TARİHİ
İliç İlçesinin ne zaman ve kimler tarafından yerleşim merkezi olarak seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Malatya ve Elazığ yöresinden gelen Türk ailelerinin yerleşmesiyle 1302 yılında köy olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra Malatya ilinin Kemaliye ilçesine bağlı bucak merkezi durumundadır. 1286 yılında ilçe olarak teşekkül eden Kuruçay ilçesine, bucak olarak bağlanmıştır. İliç 15.06.1939 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla İliç Bucağı ilçe merkezine Kuruçay ilçesi de bucak merkezine dönüştürülmüştür.
İlçenin ne zaman bir yerleşim alanı olarak seçildiği kesin olarak bilinmemekte;ancak, Erzincan, Kemah,Sivas Divriği,Kemaliye'deki tarihi gelişmelere paralel olarak İliç ve civarının da aynı tarihi gelişmelere sahne olduğu sanılmaktadır.
Bölgede yapılan araştırmalarda“Son Kalkolitik”ve “İlk Tunç Çağı” devrelerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, “Karaz Türü Çanak Çömlekleri” adı ile tanımlanan yaygın ve homejen,kendine has eserleriyle bir kültür grubu ortaya çıkar.”Karaz Kültürü”adının yanısıra,buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür,gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır.Adı geçen arkeolojik materyal Hurriler’e ait olup,dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya,Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmalarını belgelemektedir. Araştırmacılar bu yöreninin de bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler.
“Tarihi Çağlar”da,bölge hakkındaki aydınlatıcı bilgileri ,Hitit ve Asur çivi yazılı kaynaklardan edinmekteyiz.M.Ö.lll.bindeki Hurri kabilesinin ve Urartular gibi akraba boylarının göçlerini müteakip,M.Ö.ll.binde Doğu Anadolu’da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür.Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir.
Hitit kaynaklarında “Hayaşa”adı altında tarif edilen Kemah bölgesi,Asur kaynaklarında zaman zaman Nairi Konfederasyonu’nun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir.Bu feodal beylik,konfederasyonun bir üyesidir.M.Ö.Xll.veXl.yy.’larda ve lX.yy.’ın ortalarında,Karasu ile Murat suyunun (Yukarı Fırat’ın ana kolları)arasındaki bölge”Suhme/Suhmi/Suhni/Suhma” adlarını taşımaktadır.M.Ö.lX,yy,’ın ikinci yarısında ,Doğu Anadolu’ya yapılan Asur seferleri gittikçe yoğunlaşır.Bunun üzerine,Uruatri ve Nairi Konfederasyonları,birleşerek Urartu Devleti’ni kurarlar.Urartu Kralı ll.Argişti(M.Ö.714-685)devrinde .Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu Devleti’ne ilhak edilerek batı sınırlarında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır.
Daha sonra bölgede Medler’in hakimiyeti görülür.Medler’i takiben Persler’in Doğu Anadolu’ya hakim olmalarıyla Kemah-Erzincan yöresi dahil Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı,Pers Kralı l.Dareios’un yeniden organizasyonu sonucunda o çağlardaki adı ile-“Armina/Arminyia” Satraplığı’na,yani Xlll.Satraplık bölgesine dahil edilmiştir.
M.Ö.401-400 yılları arasında Doğu Anadolu ’nun çeşitli yörelerinden geçen Hellen savaş kafilesinin yürüyüş öyküsünü anlatan Ksenephon,o sıralardaki durum hakkında şu bilgileri vermektedir.
“...(Kasım 401-Şubat 400)-Oradan da (Dicle’nin kuzeyinden) Teleboas(Fırat’a bağlı bugünkü Karasu) ırmağına kadar olan onbeş parasanglık yolu(75-80 km) üç günde (Hellenler) aldılar.Bu ırmak o kadar büyük değildi ama pek güzeldi;kıyılarında da bir çok köyler vardı.Bu memlekete Batı Armenia deniliyordu.”
“..Armenia evleri yeraltında idi. Kapıları bir kuyu ağızı gibi dardı;ama içleri genişti.Hayvanlar için yollar kazılmıştı,fakat insanlar merdivenlerle iniyorlardı.Evin içinde keçiler,koyunlar,sığırlar ve kümes hayvanları çocuklarla karmakarışıktı.”
“...Pers dilini anlayan tercüman aracılığı ile muhtarını sorguya çektikler;ona bu memleketin neresi olduğunu sordular.”Armenia”dedi.Atları kimin için beslediklerini sormalarına karşılık da:-“Büyük Kral için,vergi olarak.” cevabını verdi.Bu atlardan vererek oraya giden yolu da tarif etti.”...Hellenler Phasis(Pasin) ırmağı boyunca ilerlediler.
M.Ö.331’de İskender’in Persler’i yenilgiye uğratması ile Makedonyalılar’ın eline geçti.
Roma egemenliği döneminde,yörede önceleri Satraplık olan Araks Krallığı bulunuyordu.Erzincan ve yöresi; Pontus,Araks ve Roma arasında çekişmelere neden olduysa da,M.Ö.64’te Roma bölgede kesin denetimi sağladı.M.Ö.l.yy’da Roma’nın karşısında gücünü koruyan tek devlet, İran’da Partlar’ın Arsak soyundan gelen Arsaklılar Devleti idi.M.S.30’ kadar bölgede Arsaklılar Romalılar’la savaştılar.Bu tarihten sonra Arsaklılar yöreyi ele geçirdi.M.S lll.yy’da Sasaniler’in bölge de etkin oldukları görülür.
Bugünkü modern toplumlar,Erken Orta Çağ’da Asya ve Ön Asya haritasına bakıldığı zaman Anadolu’da iki büyük devlet görülür;bir yanda Pers İmparatorluğu,karşısında da Bizans İmparatorluğu.
387 tarihinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Persler ve Bizanslılar arasında paylaştırılıp sınır taksimi yapılmıştır.Bu toprak ayırımına göre Bizans sınırı Erzurum ve Muş’a kadar dayanıyordu. Bu sınır ayırımı İmparator Teodosius ve Pers Kralı Şapur arasında yapılmıştır. V.yy.’da Persler, Hristiyanlar’a karşı hoşgörülü olmayan bir politika izlediler.571’de Anadolu’da Bizans topraklarına doğru sürekli bir göç başlamıştır.591’de Bizans ile Persler arasında yeniden bir sınır ayarlaması yapılmış,hatta Pers İmparatorluğu yıkıldıktan sonra 686-687 tarihlerinde Bizans,Hazar Denizi’ne kadar sızabilmişti. İslamiyet’in zuhurundan kısa bir müddet sonra,bu bölge Araplar’ın akınlarına maruz kalmıştır.
640-661 tarihleri arasında yöre Bizans ve Araplar arasındaki çekişmelere sahne olmuş,661’de Araplar yöreyi tamamen ele geçirmişlerdir.Bu arada bu bölge, Hazar Türkleri’nin istilasına uğramıştır.683-686 tarihleri arasında Hazarlar, Kafkaslar’ı aşarak Anadolu’ya girmiş ve yörede bulunan Arap emirliklerini yok etmiştir.
Bizans İmparatorluğu’nun muhafız alayı Hazarlar’dan oluşuyordu.İmparator Heraklius kızını Hazar Kağanı’na vermişti.Bizans-Hazar-Arap ilişkilerinde Doğu Anadolu’da küçümsenmeyecek kadar önemli bir süre Hazar Türkleri yerleşiminin bulunması önemlidir.Tarihin kaydettiği batıya yönelik diğer önemli Türk akını da Peçenek akınıdır.Reşidüddin ve Kaşgarlı Mahmud, Peçenekleri Oğuz boyları arasında saymaktadır.Peçenekler,Selçuklu Oğuzları’nın dışında Anadolu’ya çeşitli akınlar yapmışlardır.Erken Ortaçağ’da Hazar,Peçenek,Kuman gibi,Bizans İmparatorluğu’nun Doğu ve Batı hudutlarına yerleştirilmiş Türk boylarının mevcudiyetini kaynaklar ispatlamaktadır. Türk boyları bazen Bizans İmp.'un bazen halifelerin hizmetine geçerek Anadolu’ya Selçuklulardan evvel savaşsız ve sürekli bir Türk yerleşimi oluşturmuşlardır.
Bu bölgede Ermeni sakinlerinin varlığı, Bizans İmparatorluğu’nun Ermeniler’i hudut boylarından çekerek daha iç bölgelere yerleştirme politakasından doğmuştur.Bizans,bu yöreleri askeri kumandanlıklar halinde idare etmekte ve komutanlığa Armeniak ismi vermektedir.Eski Roma,Latin-Grek,Arap ve Ermeni yazarları l.Ermenistan,ll.,lll.velV.Ermenistan’dan bahsederler. Bizans İmparatorluğu’ndan evvel Romalılar aynı vilayet taksimini yapmışlardı.Araplar’dan ve Romalılar’dan gelen bu idari taksimatı olduğu gibi kabul etmişler ve yöreye yukarıda belirtildiği gibi Armeniak adını vermişlerdir.
Haritada da görüldüğü gibi bu vilayetler Bizans vilayetleri olup kesinlikle bağımsız Ermenistan söz konusu değildir.
Savaş ve ticari faaliyetlerin geçiş alanı olan Erzincan ve havalisi,dinlerin de geçit alanı üzerinde bir köprü durumuna girer.Nihayet lV.yüzyıl sonları,Hristiyanlığın çok tanrılı dinlere karşı zaferi olmuştur.Bu yörede öncelikle Ermeniler bu dini kabul etmişlerdir. Onların bu dinde otoriter olmaları,diğer ırkların da Hıristiyan olduktan sonra Ermenileşmelerine sebep olmuştur.
Dolayısı ile Doğu Anadolu’da(bu bölgede) Ermeni diye adlandırılan toplum,homojen bir milliyet ve kültürün temsilcisi değil,pek çok etnik zümrelerin karmaşık bir yığını sıfatına haiz insanların toplamından ibarettir.
Yeri ve yapısı itibariyle Roma’nın vazgeçemediği Anadolu’nun Doğu tehlikelerine karşı korunmasında bugünkü Eğin, İliç ve Kemah’tan, kuzey Çimen-Pulur dağlarına doğru uzanan hat üzerindeki dağ ve tepeler tahkimata en elverişli yerler olarak Anadolu için yaptığı savunmalar, genelllikle bu hat civarındaki halkın-bir nesil süresi kadar da olsa-rahat yüzü görmemelerine vesile olmuştur.
Bölge bir anlamda Doğu Anadolu’ya girişin kapısı konumundadır.Dolayısıyla bir çok tarihi olaylara sahne olmuştur.
Bugünkü Sivas olan Sebastia’dan Erzincan havalisiyle ilintisi olan üç yönlü yol vardır.Bunlardan biri,Divriği üzerinden Kemah’a gelen orta yoldur. İlkçağlarda Sivas’tan(Sebastia) Erzincan’a giden yol bügünkü Altıntaş(Zımara)Köyü’nden geçmektedir.Zımara’dan Analiba (Darnalis)’e oradan Synoria’ya gidilirdi.Buralar o zamanlarada büyük bir yerleşim yeri olarak belirtilmektedir.
Synoria:Bugünkü İliç ve Refahiye arasında,bölgede yapılan en önemli üç kaleden biri olup Paryadros dağ silsileleri üzerinde muhkem bir yerdedir.Synoria’nın kelime anlamı “Sınır Memleketi” demektir.Bugün tam yeri bilinememektedir.
Analiba(Darnalis):Synoria’dan sonra buraya gidilirdi.Ptolemy,buranın Fırat’ın batısında,Küçük Armenia’da olduğundan bahseder.Bugün tam yeri bilinememektedir.
Zimara(Zibatra):Analiba’dan sonra ve batıdan gelen Divriği(Tephrike)yolunun da kesişerek, Malatya’ya inilen üç yolun kesişim yerinde;Fırat’ın kenarındadır.İlkçağ yazarlarınca zikredilir.Roma devrinde olduğu kadar,Doğu Roma(Bizans) zamanında da önemini korumuş,Bizans-Arap mücadelelerinin yapıldığı mıntıkalar arasında kalmıştır. Vlll.ve lX.yüzyıl içerisinde Bizans ve Araplar arasında el değiştirmiş,bir ara İmparator Theophilos(829-842)tarafından 837’de tahrip edilmiştir.Arap Tarihçi Kudame, Zimara’yı Bizans kentleri arasında zikretmektedir.
Yöre halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa elden ele geçmiştir.754-755‘te yöre Bizanslılar’ın eline geçmiştir.Sonraki asırlarda Bizanslılar’a tabi kalmıştır. X.asrın ikinci yarısında Doğu Anadolu’ya Oğuz Türkleri’nin göçü başlamıştır.960’larda iki bin çadırlık Türk’ün bölgenin doğu kesimlerinde yurt tuttuğu tahmin edilmektedir.
1015’ten itibaren Anadolu’ya başlayan Türk akınlarının tesir sahasında kalan İliç ve çevresi,1071 Malazgirt Zaferi’nden kısa bir müddet sonra tamamen Türk toprağı oldu.Alpars- lan,Malazgirt Zaferi’ni müteakip kumandanlarından Emir Mengücek’e Erzincan,Kemah ve Kuruçay(İliç) havalisini ikta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir.
Bunun üzerine Kemah,Erzincan ve mülhakatını zapteden Emir Ahmed Mengücek Gazi,Mengücek Beyliği’ni kurarak Kemah’ı merkez yaptı.ll.Kılıç Arslan,Danişmend Beyliği’ni, ülkesine katarak Mengücekliler’i de kendisine tabi kılmıştır.Bu suretle Mengücekoğulları Selçuklular’ın himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar.Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengüberdi ve Moğol istilaları dolayısıyla Doğu Anadolu hududlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı l.Alaaddin Keykubat, 1228’de Mengücek Beyliği’ni Anadolu Selçuklu Devletine bağladı. Kösedağ Savaşı’nda (1243) Selçuklular, İlhanlılar’a yenilince,Erzincan ve yöresi İlhanlı yönetimine girdi.
Son İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden(1335) sonra yöre Eretna- oğullarının idaresine geçti.Kemah,Kuruçay(İliç)ve havalisi,bir müddet,Erzincan Emiri Mutahharten ile son Eretna Hükümdarı ll.Mehmed Bey’i bertaraf ederek Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden (1381)Kadı Burhaneddin Ahmed(öl.1398)arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. 1398’de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı toprağına katıldıysa da bir müddet sonra Timur istilasına maruz kaldı. Kemah,Kuruçay(İliç)ve Erzincan civarı,bundan sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın 1467’de Karakoyunlu Devleti’ni ortadan kaldırarak, buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede,birbirlerine rakip olan iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunların birbirleriyle amansız mücadeleleri yüzünden Doğu Anadolu’nun bir çok şehir ,köy ve kasabaları büyük ölçüde tahribata uğramıştır.Bu bölgeler ancak Uzun Hasan(1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir.
1473’te Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ı Otlukbeli’nde yenilgiye uğratarak Erzincan ve yöresinin kesin olarak Osmanlı Devleti’ne katılmasını sağladı. Bu dönemde İliç(Kuruçay)Erzincan Sancağı’na bağlı bir kaza merkezidir.
Uzun Hasan’ın ölümünden sonra 1502’de Safeviler’in yönetimine geçen yörede Şah İsmail’in 12 yıl süren yönetimi, Yavuz Selim’in Çaldıran’da Safeviler’i kesin yenilgiye uğratmasıyla son buldu(1514).Yörenin Osmanlı Devleti topraklarına katılımı Yavuz Sultan Selim’in 15 Mayıs 1515’te Kemah Kalesi’ni fethetmesi ile olmuştur.Yavuz Selim Kemah’ı müstakil bir sancak olarak Karaçinoğlu Ahmed Bey’in idaresine vermiştir.
Türkler’in burayı(İliç) yurt edinmesi ilk olarak Elazığ ve Malatya yöresinden Mehmet KAYA,Hüseyin ÜNLÜER,ZOBİ ailelerinin gelmesiyle olmuştur.Bu Türk aileleri geldiklerinde İliç’te 60’a yakın ev vardı.Burada da Ermeniler yaşardı.Bu tarihlerde İliç’in 19 köyü ile Kemaliye ilçesine bağılı bir bucak merkezi olduğu görülmektedir.Daha sonra buraya gelen Türk aileleri 40 hane kadar olmuşlar ve Ermeniler’le birlikte yaşamışlardır.Başlangıçta bu iki kavim arasında hiç te önemli olaylar çıkmamıştır.Yalnız Ermeni sürgününden bir yıl önce Ermeniler şehrin doğusunda bulunan Köybaşı Tepesi’ne çıkarak Türkler üzerine taş toprak yağdırmışlardır. Olayı o gün bucak müdürü olan Mehmet KAYA bastırmıştır.Ermeniler sürgün edilerek İliç’ten çıkarılmışlardır.1938 yılında demiryolunun İliç’ten geçmesi üzerine Kuruçay kaza merkezi İliç’e taşınarak ilçe olmuştur.
Çevredeki Tarihi Olaylar:Ermeniler,yurdumuzun diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da çiftçilik yaparak zengin olmuşlardır.Diğer gayrimüslimler gibi bunların da askere alınmamaları servetlerini daha da arttırmalarına sebep olmuştur.Bunların refah ve zenginlikleri arttıkça idealleri de değişmiş,ihtirasları büyümüş,yeni bir Ermeni Devleti kurma sevdasına kapılmışlardır.Tarihin her devrinde kendilerine şeref payeleri çıkaran ve eski bir medeniyetin varisi olduklarını iddia eden Ermeniler,Avrupa okullarından aldıkları zehirli fikirlerle,manastırdan da papazların aşıladığı milliyetçilikle,büsbütün şoven bir hale gelen Ermeniler, kendilerine zulüm ediliyor diye banane edip dünya kamuoyunda propogandaya giriştiler.Toplantılar düzenleyip,beyannameler dağıtıyorlardı.Bu ihtilallerini Batılı diplomatların da teşvik ve himaye etmesi bunları iyice şımartıyordu.
Ermeni nüfusunun ilçemizde en kalabalık olduğu yer Armutlu bucağı idi.Armutlu o zaman Kuruçay’a bağlıydı.Buradaki Ermeniler Pingen’deki (Divriği) Ermeniler ile devamlı irtibat halinde idi.Gayelerini gerçekleştirmek için ilk önce Aharon adındaki bir dava vekilini öldürmekle işe başladılar.Aharon,bunların gittikleri yolun yanlış olduğunu söyleyince,komite bu zatı hain addederek idamına karar vermiş,komitenin kararını B.Armutlu Ermenileri’nden olan İblisoğulları icra etmiştir.Bu zatın öldürülmesi ile Ermeniler’in gayesi tamamen anlaşıldı.Herkes korkusundan sindi.Ne yazık ki o devrin hükümeti bu faaliyetleri hiç takip etmiyor ve gerekli tedbirleri almıyordu. Hazırlıklarına yıllarca devam ettiler.Nihayet 1891 yılında Kuruçay Kaymakamı Ahmet Bey, gizli bir Ermeni teşkilatının varlığını anlamış ve bunların çalışmalarını takibe de B.Armudan Köyü’nden Huşikoğlu Ömer Ağa’yı görevlendirmiştir.Fakat Ermeni komitasının istihbaratı durumu anlayarak bir ziyafete Ömer Ağa’yı da çağırmışlardır.Burada Ömer Ağa feci bir şekilde öldürülüp, ölüsünü de evinin önüne getirip yakmışlardır.Bu durum karşısında,Kuruçay Kaymakamı tahkikata girişip komiteyle ilişkisi olan 10 kişiyi yakalatıp mahkemeye vermiştir.Bunlar kürek cezasına mahkum edildilerse de Meşrutiyet’in ilanı üzerine affa tabi olmuşlardır.
1895 yılında Şebinkarahisar Savcısı’nı öldürdüler.Gayeleri ortamı karıştırarak Avrupalılar’ın müdahalesini sağlamaktı.Canilerin bulunmasına Erzincan Savcı Muavini Remzi Bey görevlendirildi.Tahtikat neticesinde failler meydana çıkarıldı.Armudanlı Allahoğlu Hacı Kalost’un evinde bir çok silah,dinamit,tenekeler dolusu barut,askeri elbise ve nişanlar,Ermeni komitesine ait evrak ve malzemeler bulundu.Artık Ermeniler’in gayeleri ortaya çıkmıştı.Türkler’e karşı düşmanca hareketlerinden Türkler’le Ermeniler’in arası tamamen gerilmişti.
l. Dünya Savaşı sıralarında iyice azıtan Ermeniler dağlarda soygunlar yapıyor,Türk köylerinde erkeksiz kalan kadın ve çocukları tehdit ediyorlardı.24 Temmuz 1917’de Ruslar’ın Erzincan’a kadar gelmesi üzerine tamamen şımarmış olan Ermeniler,nihayet Ruslar’ın yurttan atılması üzerine layık oldukları cezayı buldular.Böylece her yurt köşesi gibi Erzincan çevresinin de acısı dinmiş oldu.
Ali Cevad,İliç’e ilişkin şu bilgileri vermektedir:”Erzurum Vilayeti’nin Erzincan Sancağı’na bağlı ilçe merkezi bir kasabadır.Toprağı çok verimli olduğu için her çeşit tarım ürünü yetişir.Yerel küçük sanayi alanında,kaba dokumalar,bürümcük benzeri yünden ince şayaklar dokunur. Ayrıca, kapı perdesi ve ev döşemesi olarak kullanılan bir tür keçe de dokunur.İlçe 5 bucak(Armudan, Aşami,Kozkışla,Kocakarı, Harviş) ve 61 köyden oluşur.Tüm ilçede 1.799 ev vardır.10.760’ı Müslüman, 2.610’u Ermeni, 203’ü Ecnebi olmak üzere ilçe nüfusu toplam 13.573’tür. İlçede 17’si Müslüman, 8’i Ermeni toplam,25 okul vardır.İslam okullarının 1’i medrese,öbürleri ilkokuldur.”
AŞİRET ,KABİLE ve OYMAK ADLARI ve BU ADLARIN MANALARI
Anadolu’nun doğu illerinde yaşayan ve çoğu çok eski devirlerden beri göçebe bulunan aşiretlerin hepsi de Öz Türk ırkına mensup ve aynı boydan gelme topluluklardır.Bunların oturdukları köy ve yurt adlarının da Türkçe olduğu görülmektedir.
En eski Türk kabileleri,kendi kabile,aşiret ve oymak adları için birtakım hayvan adlarını da alarak kullanmışlardır,yuhut kendi kabile adlarını ilk rastladıkları yahut insana alıştırdıkları hayvanlara vermek adetini taşımışlardır.Bu adlar bize eski Türk yaşayış ve adetlerinin çeşitlerini ve iç yüzünü de öğretmektedir.Bu suretle,tabiattan alınan adların manaları sonradan o aşiretin totemi aynı zamanda da işareti de olmuştur.Akkoyun,Karakoyun gibi.
Kuruçay:Çorum ili İskilip ilçesinde bir yerde Kuruçay adı ile anılan bir Türk aşireti oturmaktadır.
Kuruçay’da:Armudan bucağı
Kisha:Ekilecek olan soğan ufaklarına
Terek:Raf
Zazalar’ın konuştukları dilin sözleri arasında Türkçe sözler pek çoktur.Bu dil Türkçe,eski Farsça pek az Ermenice ve Arapça’nın klasik sözlerinden yapılmış ve üzerinde işlenmemiş bir dildir.Dilin edebiyatı da yoktur.Yalnız halk manileri bu dilin edebiyatını teşkil eder.
Zazalar’ın renklere verdikleri adlar da Öz Türkçe’dir;mor,yeşil,mavi...gibi.
Oda,pencere,baca,ahır,otak,gözik gibi Türkçe sözler Zaza dilinde de kullanılır.Zazalar’ın bir kısmı kendilerinin İran’dan geldiklerini ve Kaçar Türkleri oymaklarından olduklarını söylerler.
ÖZ TÜRKÇE BAZI İLÇE VE BUCAK ADLARI
Armudlu...............Armudan:Bucak/İLİÇ.Bağlı olduğu aşiret Bozulus’tur.
Atma/Atmalı/Atmalu........Atma:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Ekrad Türkü cemaatıdır.Gerek Anadolu ve gerekse Rumeli kesimlerinde mevcutları bulunur.”Atma”,Türkçe’deki fiillerdendir.Yün eğirmek için kullanılan çubuğa bazı yörelerimizde “çildirgi” ve bazı yerlerde ise “atma çubuğu”denir.Ayrıca yapıların üzerini örtmekte kullanılan kalın ağaçlara da “atma’denilmektedir.
Avanik...........Avarik:Köy/İLİÇ.Ekrad/Türk cemaatlarındandır.Adı geçen köyün bu cemaatlardan hangisinden ad aldığı müphem,fakat,”Avar”(Bir Türk boyu) ve “k” küçültme eki taşıyan Türkçe bir kelime olduğu açıktır.Anadolu’nun bazı yörelerinde “Avarık”a “avarlık”(ev yakınındaki küçük sebze bahçelerine verilen addır.) da denir.
Bağlıca..............Bağlıca:Köy/İLİÇ.Yörük cemaatlarındandır.
İLİÇ İLÇESİNİN TARİHİ-2
Basdaklı/Basdaklu:.......Basdana:Köy/İLİÇ.Türkmen cemaatındandır.
Biziki/Bizeki.......Bizgi:Köy/İLİÇ.Ekrad Türkleri aşiret ve cemaati olup,Rışvan aşiretine mensubtur.
Boyalık/Boyalı,Boyacalı/Boyacalu.........
Boyalık:Köy/İLİÇ.”Boyacı”,”Boyacılu”diye adları geçen yörük cemaatlarının büyük bir kısmı Orta Anadolu kentlerinde bulunmaktadırlar.”Boyalı”olarak söylenenler ise,
Malatya’dan Haymana’ya kadar olan yerlerde mevcuttur.
Çöplü.........Çöpler:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Türkmen cemaatidir.”Çöp”,Türkçe’de daha ziyade kırılmış küçük ağaç parçasıdır.
Doğan.............Doğan:Köy/İLİÇ.Eski Türk geleneklerinde bulunan ongunlardandır.Yine pek çok Türk aşiret ve cemaatı bu kelimeden türetilen adlara sahiptir.
Enbiyalı/Enbiyalu,Enbiyacalı,Enbiyalar.........
Enbiya:Köy/İLİÇ.Orta ve Güney Doğu bölgelerinin
bazı kesimlerinde rastlanan Türk-Yörük cemaatlarındandır.
Gedenli/Gedenlü,Gedene............
Gedenek:Köy/İLİÇ.Ekrad Tükleri cemaatinin adıdır.
Gedene; keçe çadır,göçebe çadırı anlamına gelir.
Karaballı/Karaballu,Karabali,Karabalili.....Kemah-Kuruçay/İLİÇ havalisinde bulunan Ekrad Türkleri cemaatındandır.
Karakaya,Karakayalı/Karakayalu.............
Karakaya:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Türkmen cemaatidir.
Karataş,Karataşlı/Karataşlu................Karataş:İliç’te bir mevki adı.Türkmen yörük cemaatinin adıdır.
Kererli/Kerecurlu/Kirecurlu.............
Kerer:Köy/İLİÇ.Türk cemaatlerindendir.Kelimenin menşei “Ker” olup,bugünkü “germek” fiiliyle alakalıdır.Orta Asya Türkleri’nde çadıra,kışlık eve “Keregü”, ”Kerege” adı verilir.Selçuk’un ulu dedelerinden adı “Kerakuçi Hoca”dır.
Bazı Türk mahallerinde Kerege,Türk çadırının ağaç iskeleti demektir.Orta Asya’daki karşılığı “gergi”dir.
Kervan sözü de bu adla ilgilidir.
Kozluca............Kozluca:Köy/İLİÇ.Yörük Türk cemaatlerindendir.Yörede evlerin altında bulunan davar ağılına veya sadece kuzular için ayrılan bölümlere bu ad verilir.
Kunduslu................Kundusu:Köy/İLİÇ.Yörük Türkleri cemaatlerindendir.İsmin bir çeşit buğday türü olarak kullanılan”kundulu”,”kunduruy”ile eş anlamlı olduğu sanılır.
Kuranşa,Kurunşah/Kuranşalu...........
Kuran:Köy/İLİÇ.Konar göçer Türkmen cemaatidir.
”Kuran”; yapan,imar eden demektir.
Levendbaylı/Levendboylu...........Levent-pınar(Eski adı Erhami):Köy/İLİÇ.Türkmen Ekradı cemaatlerindendir. Levend; boylu-boslu,yakışıklı kimselere verilen addır.
Paşaağalı/Paşaağalu.............Paşağı:Köy/İLİÇ.Göçer evli Tükmen cemaatidir.
Rişvanlı/Rişvanlu.............Orta ve Doğu Anadolu’nun bazı yörelerinde ve
Kuruçay/İLİÇ havalisinde bulunan konar-göçer Türkmen cemaatıdır.Badılı aşiretine bağlıdır.
Sevirli/Sevirlü.............Servegi:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Ekrad Türkleri cemaatlerindendir.Rışvan aşiretine tabidirler.Ancak adı geçen köyün bu cemaatla ilgisi müphemdir.
Tirikan,Tirikanlı/Tirikanlu;Tinkarlı/Tinkanlu.............
Tinkar:Köy/İLİÇ.Daha ziyade Doğu ve Orta Anadolu’nun
bazı yörelerinde bulunan konar-göçer
Ekrad Türk cemaatı olup,Merdisi aşiretine tabidir.
Turgut,Turgutlu,Durgut,Durgutlu,Durgutobası..........
Tuğut:Köy/İLİÇ.Yörük Türkmen cemaatıdır.
Mamulu aşiretine tabidir.
Urur,Uru,Urik,Urfat..............Urik:Köy/İLİÇ.Osmanlı belgelerinde Kiğı yöresinde oldukları kaydedilen Türkmen Ekradı taifesindendir.
Yakub,Yakubi,Yakublu,Yakublar...........
Yakublu:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Türkmen cemaatı olup,
Mamulu aşiretine tabidir.
Yaylalı/Yaylalu,Yayla................Yörük cemaatı olup,Kuruçay/İLİÇ yöresinde de oldukları kaydedilmiştir.
Kozkışla--------------Köy/İLİÇ
Kuruçay--------------Bucak/İLİÇ
Dengiz:Büyük göl ,Büyük Nehir;Türkmen oymağının adı.Oğuz boylarından.
Tinker-------Köy---------Kuruçay/İLİÇ
OĞUZ(TÜRKMEN) 24 BOYUNA BAĞLI OLANLAR
İğdir/Yiğdir(İyilik,Büyüklük,Yiğitlik);Bu boydan bir grubun Kuruçay(İLİÇ)’daki nüfusları XVl.yy.da vergi nüfusuları 12’dir.
Kara evli/Kara-ivli,Karabölük: İliç/ Karakaya Köyü
TÜRKÇE,TÜRKÇE ANLAMI OLAN(TÜRKÇELEŞMİŞ) KÖY ADLARI
(Aşağıdaki köy adları tahlil ve açıklamaları;adlarının tarihçesinin ele alınışı şeklinde değil,bugünkü telaffuzları esas alınarak yapılmıştır.Türkçe olduğu açık olan kelimelerle,daha önce izah edilenlerin tekrarının yapılmamasına çalışılmıştır.)
Ağıldere;Köy/İLİÇ.”Ağıl-dere”,Hayvan(Sığır ve davar) konulan yerlere ağıl denir.Dere; en küçük akarsulara verilen addır.
Ardos;Köy/İLİÇ.”Ard”;arka,sırt,son,netice,sarp yer,yokuş,boyun,tepe,dağ sırtı gibi anlamlar taşır.Kırgız Türklerine bağlı Edigene uruğuna tabi bir oymak “Arday” adını taşır.
Bağcağız:Köy/İLİÇ;”Bağ-cağız”.Tükçede –cağız-,küçültme ve biçareliği belirtmek için kullanılan eklerdendir.Bağcağız=küçük meyvelik.
Bağıştaş:Köy/İLİÇ;”Bağış-taş”.Taş’ın Türkler tarafından değeri ve bazı hallerde kudsiyeti vardır.Yine bazı yerlerde,bazı Türkler tarafından taşlara –bağış-yada-adak-(adak taşı) yapmak geleneği vardır.Adı geçen köyde eski ululardan birinin mezarı bulunmakta olup,yatırdaki ayrı duran kitabe taşında şu kayıt mevcuttur.”Horasan pirlerinden İmam Zeynel Abidin soyundan Leşkeroğlu...”.
Çiftlikköy:Köy/İLİÇ;”Çiftlik”,tarım ve hayvancılığın yapıldığı ve evleri bulunan uygun arazi demektir.
Çorencil:Köy/İLİÇ;Küçük kıraç arazi denmesi mümükün.-Çora,-çoralı-,çoralu veya,-çorlu adında Türkmen cemaatları Anadolu’da mevcuttur.Ayrıca Türkçe’de çer/çöp-diye geçen veya dayanıksız binaları tasvirde kullanılan bir deyim mevcuttur.
Danzı:Köy/İLİÇ;Eski Türkçe kelimelerinden olan”dansuh”,Dede Korkut’ta; armağan,hayrat uyandırabilen eşya gibi anlamlara gelir.”Oğul,dan-dansuh bugün Oğuzda ne gördün?”.
Dostan:Köy/İLİÇ;Türkçe isimlerdendir.Osmanlılar devrinde Rakka,Erzurum,Çıldur yörelerinde bulunan bir Türkmen cemaatının adı da “Dosanlı”dır.
Erhami:Köy/İLİÇ.
Gafur:Köy/İLİÇ.Gafurefendi gibi Türkler arasında kullanılmakta olan kişi adına izafeten verilmiş köy adlarıdır.Batı Anadolu’da “Gaffarlu” adlı bir cemaat da bulunmaktaydı.
Gemho:Köy/İLİÇ;Aslen Türkçe olan,bazı deyimler gibi yöre şivesinden ‘o’nun eklenmesiyle değişen kelimelerdendir.Anadolu’daki cemaatlerden birinin adı “Gedüklü”dür.Söğüt yöresinde bulunan bir diğer cemaat “Gemran” diye anılır.
Geyran: Köy/İLİÇ;Türk dairesinde kalan kelimelerdendir.”Gevanlı”,”Gevan” diye kaydolunan yörük cemaati ile alakası müphemdir.-Geyri-,sonra,-geyreli-ise kaburga altı demektir.
Gösge(Göske/Köşge)Köy/ İLİÇ:”Köşiğ”,”Köşiğe”sözler en eski Türkçe kelimeler olup,-gölgelik-,-perde- gibi anlamlara gelmeteydi.Köklü –köşitmek-(örtmek)fiilinden doğmuştur.-Gösgelmek-,sırt vermek,yaslanmak anlamına gelir.
Gümüşkan Köy/İLİÇ;”Gümüş-kan”.Anadolu’da “Gümüşlü/Gümüşler” adında bir Türk cemaati mevcuttur.Köyün ismi,kurucularının asaletli oluşlarını vurgulayıcı bir nitelik taşımaktadır.
Hanage/ Köy/İLİÇ;Malüm olduğu üzere han ,konaklama yerlerinin adıdır.Yolcuların kalma,konaklama ve ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bazı imkanları sağlayan hanlar;eski Türk toplum hayatında mühim bir yeri vardır.Yer isimlerinde herhangi bir han’ın etkili olduğuna dair pek çok misal verilebilir.Adı geçen köyde bunlardan biridir.
Hardışı/:Köy/İLİÇ;”Har”,çeşitli Türkçe deyimlerde kullanılır.Bazı kelimelerin meydana gelişinde de fonksiyonu olan seslerdendir.”Dışı”,için olmayan,ayrı anlamındadır.
Hasa/Köy/İLİÇ;Bu yörede dut dökülen büyük çarşaflara “hasa” denir.Sivas-Erzurum-Mardin-Diyarbakır yörelerinin çevrelediği “Hasanlı” cemaatiyle ilişkisi müphemdir.
Hığdar/Köy/İLİÇ:Telaffuzu Türkçe olan bu ismin,”Hıdıranlı” veya “Hıdırağa” Türkmen cemaatlerine izafeten verilmiş olması da mümkündür.
İLİÇ:Eski Anadolu Türkçesi’nde hem hamam ve hem de ılıca için kullanılan “Ilıca”nın söyleniş biçimlerindendir.
İslamkenti/Köy/İLİÇ;Türklerde Orta Asya hayatı da dahil,yerleşim alanlarına “kent” (Şehir,merkez) kullanmak geleneği yaygındır.Anadolu’da da aynı durum sürdürülmüştür.Ayrıca bir diğer adı “Köşgerli” olan Türkmen cemaatlerinden birinin adı “İslamlı”dır.
Kangurut/ Köy/İLİÇ:”Kan-gurut”,Birleşik Türkçe yer adlarından.Gurut veya kurut,kurutulan bir süt mamülünün adıdır.
Kerdağ/ Köy/İLİÇ:Ker’le başlayan pek çok Türkçe kelime bulunmaktadır.Orta Anadolu yöresinde üç köşeli törpüye ‘kerdah’ denmektedir.
KURUÇAY/İLİÇ: ”Kuru-çay”.Suyu olmayan kuru derelerden müteşekkil akarsu yataklarına sahip yer demektir.
Kuzkışla/Köy/İLİÇ:”Kuz-kışla”.Kuz,Kuzey,güneşin arkaya alındığı yer; kışla,askeri terimlerdendir.
Prensor/Köy/İLİÇ:”Penbe-sor”.Penbe bir tür renk adıdır.
Poşeği/Köy/İLİÇ:Kemaliye –Malatya yörelerinde Poşmük,çöplük anlamlarına gelir.
Sime/Köy/İLİÇ:Türkçeleşmiş yer adlarındandır.
Erzincan Kemaliye'de Keban baraj gölü
İliç'in köylerinde çok sayıda höyük ve tarihi yapı kalıntıları bulunmaktadır.Bunların çoğunda bilimsel kazı ve araştırmalar bulunmaktadır.Refahiye-İliç-Kemaliye hattı ilk çağ ulaşım sisteminin bir parçasıdır.Altıntaş köyünde,Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait olan çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır.
Erzincan Seyahat Rehberi
ERZİNCAN SEYAHAT REHBERİ
Doğu Anadolu Bölgesi‘nde Fırat’ın yukarı kısmında yer alan Erzincan, Anadolu’nun en eski kültür merkezlerinden birisidir. Tarihi ipek yolu güzergahında yer alan kent Hitit, Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma egemenliğinde kalmış, Malazgirt Zaferinden sonra Türk ve Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Erzincan kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, mutfağı ve alışveriş olanakları ile tam bir turizm cennetidir.
Erzincan’ın Tarihçesi
Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Erzincan, yüzyıllar boyu canlı bir tarihi ve kültürel yaşam sürmüştür. Tunç Çağı’ndan beri bir yerleşim olduğu tespit edilen Erzincan, Urartu, Med, Pers, Helen, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1071 den sonra Türklerin eline geçerek Mengücek, Selçuklu ve Eretna dönemlerini yaşamıştır. 1473 yılındaki Oltukbeli Savaşı ile Osmanlı hakimiyetine girdi. I. Dünya Savaşında işgale uğrayan Erzincan 13 Şubat 1918 de Türk Ordusu tarafından kurtarıldı.
Erzincan İl Trafik No: 24
Yüzölçümü: 11.903 km²
Nüfus: 316.841 (2000)
Erzincan’a Ulaşım
- Karayolu: Terminale şehir içi olmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür.
Erzincan Otogar Tel: (+90-446) 214 16 03 - Demiryolu: Tren garına şehir içi dolmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür. Erzincan Divriği arasında günlük tren seferleri bulunmaktadır. Ayrıca Doğu Ekspresi her gün çalışmaktadır.
Erzincan Tren İstasyonu Tel: +90446 214 44 25 - 214 44 26 - 214 18 56 - Havayolu: Erzincan Havaalanın il Merkezine Uzaklığı 7 km.dir. Havalimanına ulaşım şehir içi taksileriyle yapılmaktadır.
Erzincan Hava Limanı Tel: +90446 214 44 25 - 214 18 56