23 Eylül 2011 Cuma

İLİÇ İLÇESİNİN TARİHİ-1

İLİÇ İLÇESİNİN TARİHİ






İliç İlçesinin ne zaman ve kimler tarafından yerleşim merkezi olarak seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Malatya ve Elazığ yöresinden gelen Türk ailelerinin yerleşmesiyle 1302 yılında köy olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra Malatya ilinin Kemaliye ilçesine bağlı bucak merkezi durumundadır. 1286 yılında ilçe olarak teşekkül eden Kuruçay ilçesine, bucak olarak bağlanmıştır. İliç 15.06.1939 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla İliç Bucağı ilçe merkezine Kuruçay ilçesi de bucak merkezine dönüştürülmüştür.


İlçenin ne zaman bir yerleşim alanı olarak seçildiği kesin olarak bilinmemekte;ancak, Erzincan, Kemah,Sivas Divriği,Kemaliye'deki tarihi gelişmelere paralel olarak İliç ve civarının da aynı tarihi gelişmelere sahne olduğu sanılmaktadır.


Bölgede yapılan araştırmalarda“Son Kalkolitik”ve “İlk Tunç Çağı” devrelerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, “Karaz Türü Çanak Çömlekleri” adı ile tanımlanan yaygın ve homejen,kendine has eserleriyle bir kültür grubu ortaya çıkar.”Karaz Kültürü”adının yanısıra,buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür,gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır.Adı geçen arkeolojik materyal Hurriler’e ait olup,dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya,Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmalarını belgelemektedir. Araştırmacılar bu yöreninin de bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler.


“Tarihi Çağlar”da,bölge hakkındaki aydınlatıcı bilgileri ,Hitit ve Asur çivi yazılı kaynaklardan edinmekteyiz.M.Ö.lll.bindeki Hurri kabilesinin ve Urartular gibi akraba boylarının göçlerini müteakip,M.Ö.ll.binde Doğu Anadolu’da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür.Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir.


Hitit kaynaklarında “Hayaşa”adı altında tarif edilen Kemah bölgesi,Asur kaynaklarında zaman zaman Nairi Konfederasyonu’nun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir.Bu feodal beylik,konfederasyonun bir üyesidir.M.Ö.Xll.veXl.yy.’larda ve lX.yy.’ın ortalarında,Karasu ile Murat suyunun (Yukarı Fırat’ın ana kolları)arasındaki bölge”Suhme/Suhmi/Suhni/Suhma” adlarını taşımaktadır.M.Ö.lX,yy,’ın ikinci yarısında ,Doğu Anadolu’ya yapılan Asur seferleri gittikçe yoğunlaşır.Bunun üzerine,Uruatri ve Nairi Konfederasyonları,birleşerek Urartu Devleti’ni kurarlar.Urartu Kralı ll.Argişti(M.Ö.714-685)devrinde .Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu Devleti’ne ilhak edilerek batı sınırlarında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır.


Daha sonra bölgede Medler’in hakimiyeti görülür.Medler’i takiben Persler’in Doğu Anadolu’ya hakim olmalarıyla Kemah-Erzincan yöresi dahil Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı,Pers Kralı l.Dareios’un yeniden organizasyonu sonucunda o çağlardaki adı ile-“Armina/Arminyia” Satraplığı’na,yani Xlll.Satraplık bölgesine dahil edilmiştir.


M.Ö.401-400 yılları arasında Doğu Anadolu ’nun çeşitli yörelerinden geçen Hellen savaş kafilesinin yürüyüş öyküsünü anlatan Ksenephon,o sıralardaki durum hakkında şu bilgileri vermektedir.


“...(Kasım 401-Şubat 400)-Oradan da (Dicle’nin kuzeyinden) Teleboas(Fırat’a bağlı bugünkü Karasu) ırmağına kadar olan onbeş parasanglık yolu(75-80 km) üç günde (Hellenler) aldılar.Bu ırmak o kadar büyük değildi ama pek güzeldi;kıyılarında da bir çok köyler vardı.Bu memlekete Batı Armenia deniliyordu.”


“..Armenia evleri yeraltında idi. Kapıları bir kuyu ağızı gibi dardı;ama içleri genişti.Hayvanlar için yollar kazılmıştı,fakat insanlar merdivenlerle iniyorlardı.Evin içinde keçiler,koyunlar,sığırlar ve kümes hayvanları çocuklarla karmakarışıktı.”


“...Pers dilini anlayan tercüman aracılığı ile muhtarını sorguya çektikler;ona bu memleketin neresi olduğunu sordular.”Armenia”dedi.Atları kimin için beslediklerini sormalarına karşılık da:-“Büyük Kral için,vergi olarak.” cevabını verdi.Bu atlardan vererek oraya giden yolu da tarif etti.”...Hellenler Phasis(Pasin) ırmağı boyunca ilerlediler.


M.Ö.331’de İskender’in Persler’i yenilgiye uğratması ile Makedonyalılar’ın eline geçti.


Roma egemenliği döneminde,yörede önceleri Satraplık olan Araks Krallığı bulunuyordu.Erzincan ve yöresi; Pontus,Araks ve Roma arasında çekişmelere neden olduysa da,M.Ö.64’te Roma bölgede kesin denetimi sağladı.M.Ö.l.yy’da Roma’nın karşısında gücünü koruyan tek devlet, İran’da Partlar’ın Arsak soyundan gelen Arsaklılar Devleti idi.M.S.30’ kadar bölgede Arsaklılar Romalılar’la savaştılar.Bu tarihten sonra Arsaklılar yöreyi ele geçirdi.M.S lll.yy’da Sasaniler’in bölge de etkin oldukları görülür.


Bugünkü modern toplumlar,Erken Orta Çağ’da Asya ve Ön Asya haritasına bakıldığı zaman Anadolu’da iki büyük devlet görülür;bir yanda Pers İmparatorluğu,karşısında da Bizans İmparatorluğu.


387 tarihinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Persler ve Bizanslılar arasında paylaştırılıp sınır taksimi yapılmıştır.Bu toprak ayırımına göre Bizans sınırı Erzurum ve Muş’a kadar dayanıyordu. Bu sınır ayırımı İmparator Teodosius ve Pers Kralı Şapur arasında yapılmıştır. V.yy.’da Persler, Hristiyanlar’a karşı hoşgörülü olmayan bir politika izlediler.571’de Anadolu’da Bizans topraklarına doğru sürekli bir göç başlamıştır.591’de Bizans ile Persler arasında yeniden bir sınır ayarlaması yapılmış,hatta Pers İmparatorluğu yıkıldıktan sonra 686-687 tarihlerinde Bizans,Hazar Denizi’ne kadar sızabilmişti. İslamiyet’in zuhurundan kısa bir müddet sonra,bu bölge Araplar’ın akınlarına maruz kalmıştır.


640-661 tarihleri arasında yöre Bizans ve Araplar arasındaki çekişmelere sahne olmuş,661’de Araplar yöreyi tamamen ele geçirmişlerdir.Bu arada bu bölge, Hazar Türkleri’nin istilasına uğramıştır.683-686 tarihleri arasında Hazarlar, Kafkaslar’ı aşarak Anadolu’ya girmiş ve yörede bulunan Arap emirliklerini yok etmiştir.


Bizans İmparatorluğu’nun muhafız alayı Hazarlar’dan oluşuyordu.İmparator Heraklius kızını Hazar Kağanı’na vermişti.Bizans-Hazar-Arap ilişkilerinde Doğu Anadolu’da küçümsenmeyecek kadar önemli bir süre Hazar Türkleri yerleşiminin bulunması önemlidir.Tarihin kaydettiği batıya yönelik diğer önemli Türk akını da Peçenek akınıdır.Reşidüddin ve Kaşgarlı Mahmud, Peçenekleri Oğuz boyları arasında saymaktadır.Peçenekler,Selçuklu Oğuzları’nın dışında Anadolu’ya çeşitli akınlar yapmışlardır.Erken Ortaçağ’da Hazar,Peçenek,Kuman gibi,Bizans İmparatorluğu’nun Doğu ve Batı hudutlarına yerleştirilmiş Türk boylarının mevcudiyetini kaynaklar ispatlamaktadır. Türk boyları bazen Bizans İmp.'un bazen halifelerin hizmetine geçerek Anadolu’ya Selçuklulardan evvel savaşsız ve sürekli bir Türk yerleşimi oluşturmuşlardır.


Bu bölgede Ermeni sakinlerinin varlığı, Bizans İmparatorluğu’nun Ermeniler’i hudut boylarından çekerek daha iç bölgelere yerleştirme politakasından doğmuştur.Bizans,bu yöreleri askeri kumandanlıklar halinde idare etmekte ve komutanlığa Armeniak ismi vermektedir.Eski Roma,Latin-Grek,Arap ve Ermeni yazarları l.Ermenistan,ll.,lll.velV.Ermenistan’dan bahsederler. Bizans İmparatorluğu’ndan evvel Romalılar aynı vilayet taksimini yapmışlardı.Araplar’dan ve Romalılar’dan gelen bu idari taksimatı olduğu gibi kabul etmişler ve yöreye yukarıda belirtildiği gibi Armeniak adını vermişlerdir.


Haritada da görüldüğü gibi bu vilayetler Bizans vilayetleri olup kesinlikle bağımsız Ermenistan söz konusu değildir.


Savaş ve ticari faaliyetlerin geçiş alanı olan Erzincan ve havalisi,dinlerin de geçit alanı üzerinde bir köprü durumuna girer.Nihayet lV.yüzyıl sonları,Hristiyanlığın çok tanrılı dinlere karşı zaferi olmuştur.Bu yörede öncelikle Ermeniler bu dini kabul etmişlerdir. Onların bu dinde otoriter olmaları,diğer ırkların da Hıristiyan olduktan sonra Ermenileşmelerine sebep olmuştur.


Dolayısı ile Doğu Anadolu’da(bu bölgede) Ermeni diye adlandırılan toplum,homojen bir milliyet ve kültürün temsilcisi değil,pek çok etnik zümrelerin karmaşık bir yığını sıfatına haiz insanların toplamından ibarettir.


Yeri ve yapısı itibariyle Roma’nın vazgeçemediği Anadolu’nun Doğu tehlikelerine karşı korunmasında bugünkü Eğin, İliç ve Kemah’tan, kuzey Çimen-Pulur dağlarına doğru uzanan hat üzerindeki dağ ve tepeler tahkimata en elverişli yerler olarak Anadolu için yaptığı savunmalar, genelllikle bu hat civarındaki halkın-bir nesil süresi kadar da olsa-rahat yüzü görmemelerine vesile olmuştur.


Bölge bir anlamda Doğu Anadolu’ya girişin kapısı konumundadır.Dolayısıyla bir çok tarihi olaylara sahne olmuştur.


Bugünkü Sivas olan Sebastia’dan Erzincan havalisiyle ilintisi olan üç yönlü yol vardır.Bunlardan biri,Divriği üzerinden Kemah’a gelen orta yoldur. İlkçağlarda Sivas’tan(Sebastia) Erzincan’a giden yol bügünkü Altıntaş(Zımara)Köyü’nden geçmektedir.Zımara’dan Analiba (Darnalis)’e oradan Synoria’ya gidilirdi.Buralar o zamanlarada büyük bir yerleşim yeri olarak belirtilmektedir.


Synoria:Bugünkü İliç ve Refahiye arasında,bölgede yapılan en önemli üç kaleden biri olup Paryadros dağ silsileleri üzerinde muhkem bir yerdedir.Synoria’nın kelime anlamı “Sınır Memleketi” demektir.Bugün tam yeri bilinememektedir.


Analiba(Darnalis):Synoria’dan sonra buraya gidilirdi.Ptolemy,buranın Fırat’ın batısında,Küçük Armenia’da olduğundan bahseder.Bugün tam yeri bilinememektedir.


Zimara(Zibatra):Analiba’dan sonra ve batıdan gelen Divriği(Tephrike)yolunun da kesişerek, Malatya’ya inilen üç yolun kesişim yerinde;Fırat’ın kenarındadır.İlkçağ yazarlarınca zikredilir.Roma devrinde olduğu kadar,Doğu Roma(Bizans) zamanında da önemini korumuş,Bizans-Arap mücadelelerinin yapıldığı mıntıkalar arasında kalmıştır. Vlll.ve lX.yüzyıl içerisinde Bizans ve Araplar arasında el değiştirmiş,bir ara İmparator Theophilos(829-842)tarafından 837’de tahrip edilmiştir.Arap Tarihçi Kudame, Zimara’yı Bizans kentleri arasında zikretmektedir.


Yöre halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa elden ele geçmiştir.754-755‘te yöre Bizanslılar’ın eline geçmiştir.Sonraki asırlarda Bizanslılar’a tabi kalmıştır. X.asrın ikinci yarısında Doğu Anadolu’ya Oğuz Türkleri’nin göçü başlamıştır.960’larda iki bin çadırlık Türk’ün bölgenin doğu kesimlerinde yurt tuttuğu tahmin edilmektedir.


1015’ten itibaren Anadolu’ya başlayan Türk akınlarının tesir sahasında kalan İliç ve çevresi,1071 Malazgirt Zaferi’nden kısa bir müddet sonra tamamen Türk toprağı oldu.Alpars- lan,Malazgirt Zaferi’ni müteakip kumandanlarından Emir Mengücek’e Erzincan,Kemah ve Kuruçay(İliç) havalisini ikta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir.


Bunun üzerine Kemah,Erzincan ve mülhakatını zapteden Emir Ahmed Mengücek Gazi,Mengücek Beyliği’ni kurarak Kemah’ı merkez yaptı.ll.Kılıç Arslan,Danişmend Beyliği’ni, ülkesine katarak Mengücekliler’i de kendisine tabi kılmıştır.Bu suretle Mengücekoğulları Selçuklular’ın himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar.Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengüberdi ve Moğol istilaları dolayısıyla Doğu Anadolu hududlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı l.Alaaddin Keykubat, 1228’de Mengücek Beyliği’ni Anadolu Selçuklu Devletine bağladı. Kösedağ Savaşı’nda (1243) Selçuklular, İlhanlılar’a yenilince,Erzincan ve yöresi İlhanlı yönetimine girdi.


Son İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden(1335) sonra yöre Eretna- oğullarının idaresine geçti.Kemah,Kuruçay(İliç)ve havalisi,bir müddet,Erzincan Emiri Mutahharten ile son Eretna Hükümdarı ll.Mehmed Bey’i bertaraf ederek Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden (1381)Kadı Burhaneddin Ahmed(öl.1398)arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. 1398’de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı toprağına katıldıysa da bir müddet sonra Timur istilasına maruz kaldı. Kemah,Kuruçay(İliç)ve Erzincan civarı,bundan sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın 1467’de Karakoyunlu Devleti’ni ortadan kaldırarak, buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede,birbirlerine rakip olan iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunların birbirleriyle amansız mücadeleleri yüzünden Doğu Anadolu’nun bir çok şehir ,köy ve kasabaları büyük ölçüde tahribata uğramıştır.Bu bölgeler ancak Uzun Hasan(1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir.


1473’te Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ı Otlukbeli’nde yenilgiye uğratarak Erzincan ve yöresinin kesin olarak Osmanlı Devleti’ne katılmasını sağladı. Bu dönemde İliç(Kuruçay)Erzincan Sancağı’na bağlı bir kaza merkezidir.


Uzun Hasan’ın ölümünden sonra 1502’de Safeviler’in yönetimine geçen yörede Şah İsmail’in 12 yıl süren yönetimi, Yavuz Selim’in Çaldıran’da Safeviler’i kesin yenilgiye uğratmasıyla son buldu(1514).Yörenin Osmanlı Devleti topraklarına katılımı Yavuz Sultan Selim’in 15 Mayıs 1515’te Kemah Kalesi’ni fethetmesi ile olmuştur.Yavuz Selim Kemah’ı müstakil bir sancak olarak Karaçinoğlu Ahmed Bey’in idaresine vermiştir.


Türkler’in burayı(İliç) yurt edinmesi ilk olarak Elazığ ve Malatya yöresinden Mehmet KAYA,Hüseyin ÜNLÜER,ZOBİ ailelerinin gelmesiyle olmuştur.Bu Türk aileleri geldiklerinde İliç’te 60’a yakın ev vardı.Burada da Ermeniler yaşardı.Bu tarihlerde İliç’in 19 köyü ile Kemaliye ilçesine bağılı bir bucak merkezi olduğu görülmektedir.Daha sonra buraya gelen Türk aileleri 40 hane kadar olmuşlar ve Ermeniler’le birlikte yaşamışlardır.Başlangıçta bu iki kavim arasında hiç te önemli olaylar çıkmamıştır.Yalnız Ermeni sürgününden bir yıl önce Ermeniler şehrin doğusunda bulunan Köybaşı Tepesi’ne çıkarak Türkler üzerine taş toprak yağdırmışlardır. Olayı o gün bucak müdürü olan Mehmet KAYA bastırmıştır.Ermeniler sürgün edilerek İliç’ten çıkarılmışlardır.1938 yılında demiryolunun İliç’ten geçmesi üzerine Kuruçay kaza merkezi İliç’e taşınarak ilçe olmuştur.


Çevredeki Tarihi Olaylar:Ermeniler,yurdumuzun diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da çiftçilik yaparak zengin olmuşlardır.Diğer gayrimüslimler gibi bunların da askere alınmamaları servetlerini daha da arttırmalarına sebep olmuştur.Bunların refah ve zenginlikleri arttıkça idealleri de değişmiş,ihtirasları büyümüş,yeni bir Ermeni Devleti kurma sevdasına kapılmışlardır.Tarihin her devrinde kendilerine şeref payeleri çıkaran ve eski bir medeniyetin varisi olduklarını iddia eden Ermeniler,Avrupa okullarından aldıkları zehirli fikirlerle,manastırdan da papazların aşıladığı milliyetçilikle,büsbütün şoven bir hale gelen Ermeniler, kendilerine zulüm ediliyor diye banane edip dünya kamuoyunda propogandaya giriştiler.Toplantılar düzenleyip,beyannameler dağıtıyorlardı.Bu ihtilallerini Batılı diplomatların da teşvik ve himaye etmesi bunları iyice şımartıyordu.


Ermeni nüfusunun ilçemizde en kalabalık olduğu yer Armutlu bucağı idi.Armutlu o zaman Kuruçay’a bağlıydı.Buradaki Ermeniler Pingen’deki (Divriği) Ermeniler ile devamlı irtibat halinde idi.Gayelerini gerçekleştirmek için ilk önce Aharon adındaki bir dava vekilini öldürmekle işe başladılar.Aharon,bunların gittikleri yolun yanlış olduğunu söyleyince,komite bu zatı hain addederek idamına karar vermiş,komitenin kararını B.Armutlu Ermenileri’nden olan İblisoğulları icra etmiştir.Bu zatın öldürülmesi ile Ermeniler’in gayesi tamamen anlaşıldı.Herkes korkusundan sindi.Ne yazık ki o devrin hükümeti bu faaliyetleri hiç takip etmiyor ve gerekli tedbirleri almıyordu. Hazırlıklarına yıllarca devam ettiler.Nihayet 1891 yılında Kuruçay Kaymakamı Ahmet Bey, gizli bir Ermeni teşkilatının varlığını anlamış ve bunların çalışmalarını takibe de B.Armudan Köyü’nden Huşikoğlu Ömer Ağa’yı görevlendirmiştir.Fakat Ermeni komitasının istihbaratı durumu anlayarak bir ziyafete Ömer Ağa’yı da çağırmışlardır.Burada Ömer Ağa feci bir şekilde öldürülüp, ölüsünü de evinin önüne getirip yakmışlardır.Bu durum karşısında,Kuruçay Kaymakamı tahkikata girişip komiteyle ilişkisi olan 10 kişiyi yakalatıp mahkemeye vermiştir.Bunlar kürek cezasına mahkum edildilerse de Meşrutiyet’in ilanı üzerine affa tabi olmuşlardır.


1895 yılında Şebinkarahisar Savcısı’nı öldürdüler.Gayeleri ortamı karıştırarak Avrupalılar’ın müdahalesini sağlamaktı.Canilerin bulunmasına Erzincan Savcı Muavini Remzi Bey görevlendirildi.Tahtikat neticesinde failler meydana çıkarıldı.Armudanlı Allahoğlu Hacı Kalost’un evinde bir çok silah,dinamit,tenekeler dolusu barut,askeri elbise ve nişanlar,Ermeni komitesine ait evrak ve malzemeler bulundu.Artık Ermeniler’in gayeleri ortaya çıkmıştı.Türkler’e karşı düşmanca hareketlerinden Türkler’le Ermeniler’in arası tamamen gerilmişti.


l. Dünya Savaşı sıralarında iyice azıtan Ermeniler dağlarda soygunlar yapıyor,Türk köylerinde erkeksiz kalan kadın ve çocukları tehdit ediyorlardı.24 Temmuz 1917’de Ruslar’ın Erzincan’a kadar gelmesi üzerine tamamen şımarmış olan Ermeniler,nihayet Ruslar’ın yurttan atılması üzerine layık oldukları cezayı buldular.Böylece her yurt köşesi gibi Erzincan çevresinin de acısı dinmiş oldu.


Ali Cevad,İliç’e ilişkin şu bilgileri vermektedir:”Erzurum Vilayeti’nin Erzincan Sancağı’na bağlı ilçe merkezi bir kasabadır.Toprağı çok verimli olduğu için her çeşit tarım ürünü yetişir.Yerel küçük sanayi alanında,kaba dokumalar,bürümcük benzeri yünden ince şayaklar dokunur. Ayrıca, kapı perdesi ve ev döşemesi olarak kullanılan bir tür keçe de dokunur.İlçe 5 bucak(Armudan, Aşami,Kozkışla,Kocakarı, Harviş) ve 61 köyden oluşur.Tüm ilçede 1.799 ev vardır.10.760’ı Müslüman, 2.610’u Ermeni, 203’ü Ecnebi olmak üzere ilçe nüfusu toplam 13.573’tür. İlçede 17’si Müslüman, 8’i Ermeni toplam,25 okul vardır.İslam okullarının 1’i medrese,öbürleri ilkokuldur.”



AŞİRET ,KABİLE ve OYMAK ADLARI ve BU ADLARIN MANALARI


Anadolu’nun doğu illerinde yaşayan ve çoğu çok eski devirlerden beri göçebe bulunan aşiretlerin hepsi de Öz Türk ırkına mensup ve aynı boydan gelme topluluklardır.Bunların oturdukları köy ve yurt adlarının da Türkçe olduğu görülmektedir.


En eski Türk kabileleri,kendi kabile,aşiret ve oymak adları için birtakım hayvan adlarını da alarak kullanmışlardır,yuhut kendi kabile adlarını ilk rastladıkları yahut insana alıştırdıkları hayvanlara vermek adetini taşımışlardır.Bu adlar bize eski Türk yaşayış ve adetlerinin çeşitlerini ve iç yüzünü de öğretmektedir.Bu suretle,tabiattan alınan adların manaları sonradan o aşiretin totemi aynı zamanda da işareti de olmuştur.Akkoyun,Karakoyun gibi.


Kuruçay:Çorum ili İskilip ilçesinde bir yerde Kuruçay adı ile anılan bir Türk aşireti oturmaktadır.


Kuruçay’da:Armudan bucağı


Kisha:Ekilecek olan soğan ufaklarına


Terek:Raf


Zazalar’ın konuştukları dilin sözleri arasında Türkçe sözler pek çoktur.Bu dil Türkçe,eski Farsça pek az Ermenice ve Arapça’nın klasik sözlerinden yapılmış ve üzerinde işlenmemiş bir dildir.Dilin edebiyatı da yoktur.Yalnız halk manileri bu dilin edebiyatını teşkil eder.


Zazalar’ın renklere verdikleri adlar da Öz Türkçe’dir;mor,yeşil,mavi...gibi.


Oda,pencere,baca,ahır,otak,gözik gibi Türkçe sözler Zaza dilinde de kullanılır.Zazalar’ın bir kısmı kendilerinin İran’dan geldiklerini ve Kaçar Türkleri oymaklarından olduklarını söylerler.



ÖZ TÜRKÇE BAZI İLÇE VE BUCAK ADLARI


Armudlu...............Armudan:Bucak/İLİÇ.Bağlı olduğu aşiret Bozulus’tur.


Atma/Atmalı/Atmalu........Atma:Köy/İLİÇ.Konar-göçer Ekrad Türkü cemaatıdır.Gerek Anadolu ve gerekse Rumeli kesimlerinde mevcutları bulunur.”Atma”,Türkçe’deki fiillerdendir.Yün eğirmek için kullanılan çubuğa bazı yörelerimizde “çildirgi” ve bazı yerlerde ise “atma çubuğu”denir.Ayrıca yapıların üzerini örtmekte kullanılan kalın ağaçlara da “atma’denilmektedir.


Avanik...........Avarik:Köy/İLİÇ.Ekrad/Türk cemaatlarındandır.Adı geçen köyün bu cemaatlardan hangisinden ad aldığı müphem,fakat,”Avar”(Bir Türk boyu) ve “k” küçültme eki taşıyan Türkçe bir kelime olduğu açıktır.Anadolu’nun bazı yörelerinde “Avarık”a “avarlık”(ev yakınındaki küçük sebze bahçelerine verilen addır.) da denir.


Bağlıca..............Bağlıca:Köy/İLİÇ.Yörük cemaatlarındandır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder